Selam, ben Beyza. Evliyim ve 3.5 yaşında bir oğlum var. İstanbul’dan göç edeli 6 yıl oldu. Eşim illüstratör ve freelance çalışıyor. Ben ise full time başladığım iş hayatını esnek saatli çalışma modeline çevirerek editör&stilist olarak devam ediyordum. Şu anda çalışmıyorum. Uzun süredir üzerinde çalıştığım farklı bir projeyi hayata geçirmek için çabalıyorum.
Bizim İstanbul’dan göç ediş hikayemiz oldukça radikal ve ani bir kararla gerçekleşti. Yıllar önce gidip etkisinden kurtulamadığımız Assos’a, kısa bir tatil için yeniden gitmeye karar vermiştik. Assos’a gece 12 gibi bir varışla, Nekropolis’in taş duvarları göğe doğru yükselip üstümüzü kapatırken biz çoktan oranın mistik ruhuna teslim olmuştuk. 3 günlük tatil 5 güne çıktı ve bu tatil uzatmalar bir anda neden burada yaşamıyoruz fikrine bıraktı kendini.
Kendimize hemen köyün içinde bir taş ev bulduk ve ailemizin, harabeden hallice durumda olan bu evde yaşanmayacağına dair ikna çalışmalarına rağmen yine de ısrarcı olduk. Bu evin çok büyük bir kısmını kendi emeklerimizle yaşanabilir hale getirdik. Loğ yuvarlamayı (toprak damlarda toprağı ezip sıkılaştırmak için kullanılan taş silindir), sıva ve kireç yapmayı öğrendik. Bunların hepsi bize biraz meditasyon gibi geliyordu açıkçası. Sonra köy yaşamanın tüm dinamiklerine alıştık.
4 yıl kadar Assos ve civarında farklı türde köy ve şehir evlerinde yaşadık. Bir bebeğimiz oldu ve bu sefer de rotamızı Ayvalık’a çevirdik. Taş evin büyüsüne ve yaşam kalitesine çok alışmış ve sevmiştik. Şanslıyız ki, Ayvalık’taki yeni evimiz de eski bir Rum evi olmuştu. Yüksek tavanı, avlusu ve dönen merdivenleri ile tipik bir Rum eviydi. Yaşanmışlığı ve ruhu eşsizdi.
Görsel notu: Ayvalık’taki Rum evinden bir kare.
O evimi çok özlüyorum ama çocuk devreye girince başka türlü düşünmeye başlıyorsunuz, bu bir gerçek. Şimdi Çanakkale Güzelyalı’da yaşıyoruz. Geniş bahçeli, gün batımının bir başka olduğu, huzurlu ve sakin bir bölgedeyiz. Göçebelik ruhumuza işledi bir kere, burada da kalıcı değiliz. Nereyi seversek oraya yerleşebilme özgürlüğü benzersiz. Umarım herkes düşlediği hayata bir an önce kavuşur.
Görsel notu: Çanakkale Güzelyalı’deki evimizden bir kare.
Yuva içinde yuva olayını çok severim. Burası da benim köşem. Eve hala yerleşememiş olsak da, ben ilk bu köşeyi oluşturdum. Çünkü önce kendimi nerede ve nasıl rahat hissederim düşüncesiyle, kendimi buraya ait kıldım. Burada çok sevdiğim ve arada karıştırmaktan hoşlandığım dergi ve kitaplarım bulunuyor. Hatırası olan birkaç obje ve vintage ruhunu hissedebileceğim bir atmosferle burası bana iyi geliyor. Kendimi dinlendirdiğim bu alanda bazen kitap okurum, bazen kahvemi içerim ve bazen de sadece durur ve bahçeyi, gökyüzünü izlerim. Küçük molalarımı burada vermeyi seviyorum. Kendime ait bir alanın olması, çok huzurlu ve iyi hissettiren bir durum. Bu yüzden evde böyle bir alan yaratmayı herkese öneririm.
Beyza Kahraman / 34
Çanakkale / Freelance Editör